ÖFKE ZEHİR İLİŞKİSİ
Bazen öyle anlar oluyor ki, öfkeyi içimizde tutuyoruz, sanki o kişiye ya da duruma kızgın kalırsak, bir şekilde onları cezalandıracakmışız gibi geliyor. Ama işin aslı tam tersi. Öfkeyi içimizde biriktirdiğimizde, zarar gören asıl kişi biz oluyoruz. Çünkü o öfke, hem ruhsal hem de fiziksel olarak bizi yıpratmaya başlıyor. İçimizde tuttukça daha da ağırlaşıyor, bizi daha gergin ve huzursuz hale getiriyor.
Düşünsene, birine öfkelisin ve bunu sürekli içinde yaşatıyorsun. Onun senin hakkında ne düşündüğünden bağımsız, sadece senin içinde büyüyen bir sıkıntı bu. Geceleri uykuların kaçıyor, sürekli kafanda aynı olayları döndürüp duruyorsun. Zamanla sadece zihnen değil, bedenen de etkilenmeye başlıyorsun. Miden ağrıyor, başın ağrıyor, hatta bazı günler sanki hiçbir şey yapacak enerjin yok gibi hissediyorsun. Oysa belki de öfkelendiğin kişi hayatına devam ediyor, senin içindeki fırtınadan habersiz.
Bunu fark ettiğimde, aslında kendime ne kadar büyük bir zarar verdiğimi anladım. Öfkeyi beslemek, kendime karşı acımasız olmaktan başka bir şey değildi. O duyguyu bırakmak, affetmek ya da en azından onun beni esir almasına izin vermemek, içimi hafifletti. Bunu başardığımda, bedenim de rahatladı. Çünkü öfkenin getirdiği stres azaldığında, ruhum da bedenim de daha sağlıklı olmaya başladı.
Aslında mesele, öfkeyi içimizde taşımak yerine onunla barışmak. Bırakmak. O zaman insan kendini daha özgür, daha hafif hissediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder