Özlem...



Şimdi şöyle bir an hayal ediyorum... Gözlerimi ufka dikmişim, aklımda yalnızca sen varsın. İçimde hep aynı soru dönüyor: "Bir anda çıksan karşıma, ne yapardım?" Sessizce gelsen, varlığınla her şeyin yerini doldursan. Hiç konuşmasan, ben de konuşmasam. Sadece ikimizin bildiği bir dilde, sözcüklere hiç ihtiyaç duymadan anlaşıp öylece kalsak.


Yan yana otursak. Belki gökyüzüne bakarız, belki de gözlerimizi birbirimizden kaçırırız. Zaman geçer ama fark etmeyiz. Çünkü o anın içinde sadece sen ve ben varız. Dünya, o kadar uzak ki... İçimizde biriken duygular, söylenmeyen her kelime gözlerimize yansıyor. Hiçbir şey ifade etmeye çalışmadan, ama her şeyi anlatan bir sessizliğin içinde kayboluyoruz.


O an seni ne kadar özlediğimi hissediyorum. Yanımda olsan bile, geçen onca zamanın bıraktığı boşluğu dolduramayacak kadar büyük bir özlem bu. Ama yine de varlığın yetiyor. Seni görmenin, hissetmenin verdiği huzur, içimdeki tüm eksiklikleri bir anlığına unutturuyor.


Ve sonra sana doğru uzanıyorum. Sen de karşılık veriyorsun. Birbirimize sarıldığımızda dünya durmuş gibi hissediyorum. İçimdeki karmaşa susuyor, yerine yalnızca senin sıcaklığın doluyor. Hiçbir şey sormuyoruz birbirimize. Zaten gerek de yok. Her şey olduğu gibi güzel. Bu anın içinde ne geçmişin gölgeleri var, ne de geleceğin belirsizlikleri.


Birlikte yalnızca bu anda var olsak, olur muydu? Hiç konuşmasak ama her şeyi bilsek. Geçmişte yaşadığımız onca şeyi bir anlığına hatırlasak, ama sözcüklere dökmeye kalkmasak. Çünkü bazı duygular anlatılamayacak kadar derindir.


Hep soruyorum kendime: "Ya gerçek olsaydı bu an?" Ama biliyorum, bu bir hayalden ibaret. Yine de düşüncesi bile kalbime iyi geliyor. Çünkü seni özlemek, her şeyden çok sana yakın hissettiriyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar