Yollar Değil Kalpler Buluşur
Sabretmeyi öğrenmek ne zormuş meğer... Hayatta ne çok şeyi bekleriz, ne çok şeye kavuşmayı dileriz, ama bazı şeyler nasibimizde varsa olur, yoksa ne kadar çabalarsak çabalayalım elimizden kayar gider. İşte tam da böyle bir hisle istemiştim 17 Aralık’ta Konya’da olmayı, o büyülü Şeb-i Arus törenlerine katılmayı. İçimde derin bir özlem, kalbimde tarifsiz bir çekim vardı. Mevlana’nın o engin hoşgörüsünü, kucaklayıcı sevgisini hissetmek, onunla bir an bile olsa aynı nefeste buluşmak istedim. Ama hayat, her zaman planlarımızla örtüşmüyor.
Tedavi sürecinden yeni çıkmıştım. Ruhum kadar bedenim de yorulmuş, yıpranmıştı. Uzun bir yolculuğu göze alacak ne fiziksel gücüm vardı ne de ekonomik koşullarım elveriyordu. Yine de bu isteğimi gönlümün en derin köşesinde sakladım. Hani derler ya, “Eğer nasibindeyse olur.” Belki Konya’ya gidemedim, ama o gece nasibime İzmir’deki bir Mevlana etkinliğine katılmak düştü. Öylesine plansız, öylesine son dakika… Ama belki de hayatın en güzel anları böyle doğaçlama olanlardır.
O salona girerken içimde bir hüzün vardı. Konya’ya gitme hayalim gerçekleşmediği için biraz buruk hissediyordum. Ama etkinlik başladığında, o nağmeler yankılanmaya başladığında, birden içimdeki ağırlık hafifledi. Gözlerimi kapattım ve kendimi Mevlana’nın sözlerinin büyüsüne bıraktım. “Gel, ne olursan ol, yine gel...” diyen o çağrı, yüreğimdeki tüm kırıkları tek tek sarar gibiydi. O an anladım ki, belki de mesele Konya’da olmak ya da olmamak değildi. Mesele, Mevlana’nın öğretilerini ruhumuzda hissedebilmekti.
Her şehrin, her anın, her deneyimin içinde bir hayır saklı. Eğer bakmayı bilirsek, eğer gönlümüzü açarsak, bulunduğumuz yerin de bir Mevlana misali bize bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark edebiliriz. İzmir’deki o gece bana şunu öğretti: Konya’nın manevi atmosferine uzaktan da olsa erişmek mümkün. Önemli olan, nerede olursak olalım kalbimizi açık tutmak. Ve en önemlisi, sabretmeyi öğrenmek... Çünkü belki bugün olmayan şey, yarın çok daha güzel bir şekilde kapımızı çalacak.
Mevlana der ki, “Sabret ki her şey gönlünce olsun.” Belki bu yıl olmadı, ama kim bilir, belki bir sonraki Şeb-i Arus töreninde, nasibimizde varsa, Konya’nın o kutsal havasını soluyarak, törenlerin büyüsüne bizzat tanıklık edeceğim. Ve o an geldiğinde, içimde Mevlana’nın sabır ve hoşgörü dolu sesi yankılanacak: “Her şey zamanını bekler; ne gül vaktinden önce açar ne de güneş vaktinden önce doğar.”
Şimdi, hayallerime biraz sabır ekliyorum. Kim bilir, belki de nasip çoktan yola çıkmıştır...
Yorumlar
Yorum Gönder