Gerçek, Hikayeyi Aştı

Çocukluğumda, Pazar akşamlarının ayrı bir yeri vardı. O günler, evde toplanan kalabalığın yarattığı curcunayla, televizyon karşısında yaşanan küçük bir şölen gibiydi. Dallas dizisi, hayatımıza farklı bir heyecan katmıştı. Ancak, diziden önce her zaman haberler izlenirdi. Evde çıt çıkmaz, herkes büyük bir dikkatle ekrana kilitlenirdi. Özellikle babam ve komşularımızın erkekleri, haberleri neredeyse bir ayin ciddiyetiyle takip ederdi. Ben de babamın kucağına sokulur, o karmaşık haberlerin ne anlattığını anlamaya çalışırdım.

Haberler beni ürkütürdü. Ekranda anlatılanlar, bir çocuğun dünyasında korkunun tohumlarını serperdi. Ama Dallas başladığında her şey değişirdi. Çaylar hazırlanır, dizinin kahramanları hakkında hararetli tartışmalar başlardı. Her kafadan bir ses çıkar, kimisi J.R.'ın kurnazlıklarına hayran kalır, kimisi ondan nefret ederdi. Bir defasında, dayanamayarak anneme sordum: “Anne, J.R. neden bu kadar kötü?” Annem, gülümseyerek, “Kızım, bu bir film. İnsanları eğlendirmek için yazılan bir hikâye,” demişti. Bu söz, zihnimin bir köşesinde derin bir iz bıraktı.

O günden sonra, haberleri izlerken farklı bir gözle bakmaya başladım. Babamın ciddi duruşu ve haberi sunan kişinin ağırbaşlı tonu beni etkilese de, bir yandan da bu anlatılanların da birer hikâye olabileceğine inanmaya çalıştım. Tıpkı Adile Naşit’in çocukken anlattığı masallar gibi… Belki de o zamanlar kendimi korumak için bir savunma mekanizması geliştirmiştim. Çünkü bazı haberler o kadar sarsıcıydı ki, gerçek olduklarını kabullenmek bana çok ağır geliyordu. 

Değerli dostlar, Bolu’da yaşanan korkunç otel yangını hepimizi derinden sarstı. Yarıyıl tatilinde, aileleriyle birlikte güzel anılar biriktirmek isteyen insanlar, ne yazık ki bu hayalleriyle geri dönemedi. Bir tatilin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı. Ortada, büyük bir ihmalkârlığın olduğu iddiaları dolaşıyor. Eğer bu doğruysa, insanların canını hiçe sayan bu sorumsuzluğun karşılığı sadece vicdan azabıyla sınırlı kalmamalı. Sorumlular, en ağır şekilde cezalandırılmalı ki diğer işletmeler için ibretlik bir ders olsun.

Peki, biz bu olayın neresindeyiz? Yine her ağızdan farklı bir ses çıkıyor. Kimisi yangının sebeplerini tartışıyor, kimisi otelin etrafındaki insanların kayak yapmaya devam etmesini gündeme getiriyor. Gerçekten, konuşmamız gereken bu mu?  Yangın sonrası otelin çevresinde kayak yapmaya devam eden insanlara duyulan öfke ve eleştiri. Evet, böyle görüntüler sosyal medyada dolaşıyor. Ancak asıl mesele bu mu? Bizim haddimiz mi başkalarının vicdanını sorgulamak, onları yargılamak?

Bu trajedi bize çok daha büyük ve derin bir sorumluluğu hatırlatıyor. Sorulması gereken esas soru şu: O otel neden yandı? İnsanların hayatı nasıl bu kadar kolay hiçe sayılabildi? Aileleriyle güzel bir tatil geçirmek isteyen insanların, ölümle yüz yüze gelmesine kimler sebep oldu?

Toplum olarak ne yazık ki sıklıkla odak noktamızı kaybediyoruz. Biz, çoktan komşuda cenaze varken düğün yapacak kadar duyarsızlaşmış bir toplum olmuştuk. İnsanların acılarına kayıtsız kalmakla birbirimizi de eleştirmekten geri kalmadık. Bir felaket yaşandı ve biz, yine kolay yolu seçerek başka insanları yargılamaya başladık. Yangının sorumlularını sorgulamak yerine, kayak yapan insanları suçlamakla meşgulüz.

İnsanlar bu trajediden sağ salim çıkmak için mücadele ederken, bu tür detaylarla zaman kaybetmek ne kadar doğru? Oysa bizim asıl odaklanmamız gereken, bu ihmalkârlığın cezasız kalmamasını sağlamak ve diğer işletmelerde benzer bir felaketin yaşanmasını önlemek için gerekli önlemleri aldırmak olmalı.

Bu olay, yalnızca bir otel yangını meselesi değil; aynı zamanda insan hayatına verdiğimiz değeri sorgulatan bir trajedi. Yıllardır aynı hatalara şahit oluyoruz. İhmaller, denetimsizlikler ve günü kurtarma çabaları… Ancak faturayı ödeyen hep masum insanlar oluyor. Bir tatil, bir keyif anı, bir ailenin yok oluşuna dönüşüyor. İnsan hayatını hiçe sayan bu umursamazlık ne zaman son bulacak?

Düşünelim: Bu olaydan sorumlu olan kişiler, gece başlarını yastığa koyduklarında vicdanlarıyla nasıl hesaplaşıyor? Çıkarılan dersler nerede? Bir sonraki trajediyi önlemek adına neler yapılıyor? Her şey olup bittikten sonra suçluları eleştirmek ve yargılamak kolaydır. Ancak önemli olan, böyle olayların hiç yaşanmamasını sağlayacak sistemleri ve kontrolleri oturtmaktır.

Sevgili dostlar, bu yangın bize bir kez daha insan canının ne kadar değerli olduğunu hatırlatmalı. Kayıplarımız geri gelmeyecek, bu doğru. Ama onların hatırasını yaşatmanın en anlamlı yolu, sorumluları cezalandırmak ve gelecekte benzer ihmalkârlıkların önüne geçmektir. Şimdi durup düşünme, doğru soruları sorma ve harekete geçme zamanı. Unutmayalım: İnsan hayatı, konuştuğumuz her şeyden daha kıymetlidir. Bunu öğrenmek için daha kaç bedel ödememiz gerekiyor?

Kısacası, bütün bu yaşananların sadece kötü bir hikâye olduğunu hayal etmek istiyorum. "Bu kadarı da olmaz," diyerek avunmak istiyorum. Ama biliyorum ki, hikâyeler bile bu kadar acımasız ve vicdansız olmamalı, olmamalıydı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar