Halfeti'deki Çocukluk Anılarım ve Komşuluk İlişkileri


Halfeti'de doğup büyüdüğüm yıllar, komşuluk ilişkilerinin altın çağını yaşadığı zamanlardı. Çocukluğumun geçtiği bu güzel ilçede, komşuluk sadece bir kelime değil, yaşam tarzıydı. Evet, o zamanlar da dedikodu, gıybet ve eleştiri vardı. Komşuları gözetlemek bir nevi gelenekti. Ancak, günümüzde bu davranışlar daha acımasız ve zalimce hissediliyor. Eskiden kimse kapısını ya da penceresini kilitlemezdi. Komşu çocukları rahatlıkla birbirlerinin evlerine girer, oyun oynardı. Hiç kimse, çocuğuna zarar geleceğini aklının ucundan bile geçirmezdi. İnsanlar, komşu çocuklarını kendi çocuklarından ayırt etmez, onların karnını doyurur, hor görmezdi.


Halfeti'nin dar sokaklarında, tarihi taş evlerinin arasında koşturmak, arkadaşlarımla geçirdiğim en güzel anılardandı. O dönemlerde zenginlik ve fakirlik, insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici bir unsur değildi. İnsanlar birbirlerini daha çok sevmeye, saygı duymaya odaklanırdı. Ancak günümüzde, insanlar nasıl daha çok can acıtabileceklerini, nasıl daha üstün ve zengin olabileceklerini düşünüyorlar. Karşısındakini nasıl daha çok ezebileceklerinin planlarını yapıyorlar.


Yaz mevsimi geldiğinde, kışlık hazırlıklar için her gün bir komşuda toplanılırdı. O evin kışlık hazırlıkları birlikte yapılırdı. Akşamları ise, evlerin damlarında oturulur, çaylar içilir, ufaktan gıybet yapılır ve geç saatlerde herkes evine dağılırdı. Kimse birbirinden bıkmaz, usanmazdı. Mezopotamya toprakları, içlerinde sevgi ve saygıyı barındıran insanlarla doluydu.


O zamanların komşuluk ilişkileri, günümüzden çok farklıydı. İnsanlar birbirlerine karşı daha hoşgörülü, daha anlayışlı ve daha sevecendi. Herkes, komşusunun iyiliğini düşünür, yardımlaşmanın ve paylaşmanın değerini bilirdi. Günümüzde ise, bu değerler yavaş yavaş kayboluyor gibi görünüyor. Ancak, geçmişten gelen bu güzel anılar, bizlere insani değerlerin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor ve belki de bu değerleri yeniden canlandırmak için bir umut ışığı oluyor.


Yaşlılara hürmet ve hastalara hizmet ise komşuluk ilişkilerinin en önemli unsurlarından biriydi. Halfeti'de, kişinin kim olduğu, ne olduğu, maddi durumu veya sosyal statüsü hiç önemli değildi. Yaşlılar, mahallenin saygın üyeleri olarak görülür ve her zaman büyük bir hürmetle karşılanırdı. Onların bilgi ve tecrübeleri, gençler için bir hazine gibiydi. Herkes yaşlılara saygı duyar, onların ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösterirdi. Hastalar, komşular tarafından titizlikle bakılır, kimse zor durumda bırakılmazdı. Mahallede hasta birinin olması, tüm komşuların seferber olmasına yeterdi.


Evin büyükleri ise evlatların en değerli emaneti olarak görülürdü. Bir yere gidileceği zaman, evin büyükleri komşuya emanet edilir, komşular da bu emaneti en iyi şekilde korurlardı. Bu emanet anlayışı, komşuluk ilişkilerinin ne kadar derin ve güvene dayalı olduğunu gösterir. İnsanlar, birbirlerine olan güvenlerini ve sevgilerini bu şekilde ifade ederdi.


Bu bağlar, Halfeti'yi ve mahalleyi bir aile gibi yapardı. Herkes birbirini kollardı, kimse yalnız hissetmezdi. Günümüzde bu tür ilişkiler azalsa da, eski zamanların bu güzel hatıraları bize insan olmanın, yardımlaşmanın ve sevginin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.


Halfeti'nin eşsiz doğası, sakin suları ve tarihi dokusu, çocukluğumun en güzel anılarına ev sahipliği yapar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar