ZİYARETİN KISASI MAKBULDÜR 



Bazen bazı deneyimler insanı içten içe sarar ve başkalarının yaşadıklarıyla daha derin bir bağ kurmamızı sağlar. Bugün hastanede onkoloji bölümünde sıra beklerken, gözlerde dolup taşan hüzünleri gördüm. İnsanların yüzlerinde, ruhlarında asılı duran sessiz bir çığlık var gibiydi. Gözlerine bakarken onların içinde kopan fırtınaları kalbimde hissettim. Çünkü aynı süreci yaşamış biri olarak biliyorum; o bekleyiş, o belirsizlik, o içini kemiren endişe nasıl da insanı yıpratıyor.

Bazen insanlar bu süreçte ne kadar incinebilir, ne kadar hassas olabilir, bunu anlamak zor oluyor. Bir anlık bir söz, yanlış bir bakış, her şey yanlış anlaşılabiliyor. Çünkü zaten bedeninle savaşıyorsun, bir de etrafındaki insanların anlayışsızlığıyla baş etmek zorunda kalıyorsun. Kimseyi suçlamıyorum; hayat zor, herkes kendi mücadelesini veriyor ama böylesi zamanlarda biraz daha empati, biraz daha dikkat, o kadar önemli ki... Belki bir gülümseme, belki bir sessiz destek, o anda dünyalar kadar anlam kazanıyor.


Kanserin sadece fiziksel bir hastalık olmadığını anlamalı insanlar. Evet, bedenin savaşıyor ama ruhun da yara alıyor. Bazen sevdiklerinden uzak kalmak, bazen yarım kalan hayallerin içinde kaybolmak... Herkesin bu sürece dayanma şekli farklıdır. Ben de bu yolu yürüdüm ve biliyorum ki, bazen birine sarılmak, bir dostun sıcaklığı, her türlü ilaçtan daha iyi geliyor. O yüzden sevdiklerinizin yanında olun, onların ne hissettiğini anlamaya çalışın, haklı ya da haksız arayışına girmeyin. Çünkü bu süreçte herkesin ihtiyacı olan tek şey; anlayış ve sevgi.

Bu süreçte kaybettiklerim de oldu, kazandıklarım da. Hayatın tam ortasında, en kırılgan anında kimin yanında olduğunu görmek insanı hem hüzünlendiriyor hem de güçlendiriyor. Kimileri, en zor zamanında sana sırtını dönerken, kimileri varlığıyla seni yeniden ayağa kaldırıyor. Bu süreçte kazandığım dostlar, ömrümün sonuna kadar yanımda olacak. Onların bana verdiği desteği, gösterdikleri sevgiyi asla unutamam. Bu dostluklar, yaşanan tüm acılara rağmen hayatın bana verdiği en büyük hediyelerden biri. Bazen kaybettiğin insanlar seni olgunlaştırır, kazandıkların ise hayata yeniden bağlar.


 Hastalığı 

kabul etmek, aslında iyileşme sürecinin en büyük adımıymış, bunu fark ettim. Başlangıçta doktorum hastalığımı sorduğunda, kelimeler boğazımda düğümlenmişti. Soruyu üç kez tekrarlamak zorunda kaldı. Sanki dile getirdiğimde, sonsuza kadar benimle kalacakmış gibi hissetmiştim. Oysa zamanla anladım ki, hastalığı kabullenmek onu hayatımızın bir parçası haline getirmek değil, onunla barışmak demekti. Tıpkı eve gelen bir misafir gibi… Geldi, ağırladım ama bilirsin, ziyaretin kısası makbuldür. O da zamanı gelince kapıdan uğurlandı.


Bu yolculukta hastalığına nasıl baktığın, onu nasıl gördüğün, iyileşme sürecini doğrudan etkiliyor. Ben de onu kalıcı bir yük gibi değil, geçici bir misafir olarak düşündüm. Zorluklarıyla, acısıyla, korkularıyla geldi ama hep biliyordum ki, bir gün gidecekti. Ve gittiğinde geriye, bana kattığı farkındalıklar ve kazandığım dostluklar kaldı. Her ne kadar bu süreçte bazı insanlar hayatımdan çıksa da, kazandığım dostlar bu yolculuğun en büyük armağanı oldu. Ömrümün sonuna kadar bu dostluklardan vazgeçmeyeceğimi biliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar