Mektup 1


Sana bu satırları yazarken içimde yankılanan tek şey, kelimelerle anlatamayacağım bir kırgınlık. Kalbimde taşıdığım güvenin, hayal kırıklığına uğradığı o anı hatırlıyorum. Ben senden çok şey istemedim aslında. Sadece yanımda olmanı, bana güven vermeni, saçlarıma bir öpücük kondurup “Ben buradayım, seninleyim,” demeni bekledim. Bunu çok gördün bana.


Hayatın bana yüklediği bu ağır yükle savaşırken, en savunmasız anımda, elini uzatıp beni karanlıktan çıkarmanı umdum. Ama sen ne yaptın? O karanlık kuyunun kapağını kapatmayı tercih ettin. İşte o an, senden beklediğim sevginin yerini derin bir sessizlik aldı. O sessizlik hâlâ ruhumu sarıyor.


Ben seni hep “Benim güvendiğim adam” diye anmak istedim. Gözlerine her baktığımda kendimi güvende hissetmek, her adımında seninle olmak istedim. Ama sen, bana o güveni, o sevgiyi çok gördün. Sanki sevilmeyi hak etmediğimi söylemek ister gibi gittin. Birçok problemle uğraşırken bile sana olan güvenim, sana duyduğum saygı ve sevgi sapasağlamdı. 


Sana verdiğim her şey, içimden gelen en gerçek duygulardı. İçimdeki bu derin yarayı görmezden gelmen yüreğimi parçaladı. Senden sadece sevilmeyi istedim. Büyük vaatler, sonsuz sözler ya da masalsı bir aşk değil; yalnızca yanımda olduğunu hissettirmendi. Ama sen o an, yanımda olmayı seçmedin.


Bu kırgınlık geçer mi, bilmiyorum. Belki zamanla unutmaya başlarım, belki de her aklıma geldiğinde yeniden sızlar yüreğim. Ama bir şeyden eminim: O kuyudan çıkmayı tek başıma öğrendim. 


Hoşça kal.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar