Moda Akımları
Moda dünyası bana her zaman bir gizem gibi geldi. Bir akım gelir, “Bu yıl bu var!” derler ve ben de “Hadi, ben de deneyeyim” diye hevesle alışverişe çıkarım. Ama sonra o kıyafeti giymeye çalıştığımda, “Bir dakika, bu ben miyim?"diye düşünmeden edemem. O kadar garip ki, ne bir ‘trend’ ne de bir stil, her şey birbirine karışmış gibi.
Geçenlerde, bir moda blogunda "oversized" bir ceket gördüm, dedim ki, “Ben de hemen bir tane alayım, çok havalı görünüyor!” Aldım, denedim… Sonra aynada kendimi görünce, sanki bir yatak örtüsüne sarılmışım gibi hissettim. Gerçekten, bu kıyafeti giymek, dünya modasına uymak mı, yoksa kendimi bir örtüye sarıp uyumak mı? Karar veremedim. Hemen o "oversized" ceket benim için bir hataya dönüştü ve dolabımın en köşe rafına kaldırıldı.
Bir başka zaman, bir dergide yüksek bel pantolonla kombinlenmiş geniş paçalı bir pantolon gördüm, bayıldım. “Evet! Ben de bunu denemeliyim!” dedim. Giydim, aynada kendimi görünce, “Sanırım bu pantolon bana biraz fazla geniş geldi. Şu an 90’lar çocuklarına benziyorum” dedim ve aynı hızla o pantolon da dolaba geri döndü. Moda, bazen bana fazla büyük ve iddialı geliyor. O yüzden her defasında sonradan “Bunu giymemeliydim” dediğim anlar silsilesi başlıyor.
İçinde kaybolduğum moda akımlarını denemek güzel bir şey ama bir noktada gerçekten “Ben bunu giymemeliyim” diyorsunuz. Çünkü moda evet, biraz da deneme yanılma işi; ama bazen “yanılma” kısmı biraz daha fazla oluyor. Kısacası, moda denen şey bazen sadece kafanızı karıştırıyor. Ve çoğu zaman "Yok, bu bana göre değil" dediğiniz bir şey olabiliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder