Anne Baba: Özlemle 


 Urla’ya doğru yola çıktığım sabah, gökyüzü gri bir örtüye bürünmüştü. İnce bir yağmur süzülüyordu yeryüzüne; ne yoran ne de dindiren bir yağmur. Arabamın camına usulca vuran damlalar, kalbimin derinliklerinde susturduğumu sandığım acılara bir çağrı gibiydi. Yolculuklar insanı ferahlatır derler ama bazen ferahlık, acının yüzeye çıkmasıyla gelir. Bugün de gün de öyle oldu.


Bir şarkı çalıyordu radyoda, tanıdık ve dokunaklı bir melodi. Yağmur ve o şarkı, birlikte kalbimin derinliklerine işledi. Bazen böyle anlar olur, değil mi? Nereden geldiğini, nasıl vurduğunu anlayamadığın o eski duygular… Kalbime gömdüğüm bir yara, bir anda canlanıverdi. Anne baba özlemi… Hiç dinmeyen, zamanla yalnızca şekil değiştiren bir özlem. Ama işte o an, gözlerimden süzülen yaşlar yağmura karışırken bir şey fark ettim. Canım, sanki onlar hiç gitmemiş gibi. Onlar her zaman gölgeleriyle, melek kanatlarıyla yanı başımda gibiler. Bu düşünce hem içimi sızlattı hem de garip bir huzur verdi.


Kampların ve yolculukların bana iyi geldiğini düşünürüm hep. Belki de doğanın dinginliği, içimdeki fırtınayı biraz olsun yatıştırıyor. Ağaçların sessiz şahitliği, toprağın sabrı ve denizin sonsuzluğu arasında, insan kendi acısıyla barışmayı öğreniyor sanki. Urla yollarında ilerlerken, yağmurun usulca yağışı bana bunu hatırlattı. Kalbimdeki ağırlık hâlâ yerli yerindeydi ama taşıması daha kolay hale gelmişti.


Bazı acılar hiç dinmez. Biz onları kalbimizin bir köşesine gömer, üzerini hayatın telaşıyla örteriz. Ama işte böyle bir yağmur, böyle bir şarkı, bir anda her şeyi yüzeye çıkarıverir. O an, gözyaşlarım yağmura karışırken, onların hala benimle olduklarını hissettim. Bazen bir gölge, bazen bir fısıltı gibi… Onlar yanımda, benimle, hep içimde. Belki de en gerçek varlıklarıyla, kanatlarıyla beni koruyarak. Bu düşünceyle, hem hafifledim hem de yeniden ağırlaştım. Ama yine de yoluma devam ettim. Çünkü acılar, sevgiyle yoğrulunca bir nebze de olsa katlanılır hale geliyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar