Bazı kadınlar vardır, sanki zamanı avuçlarına alıp kendi ritmini yaratmış gibi… Onları gördüğünde, sadece birini değil, bir hikâyeyi izliyormuşsun gibi hissedersin. Adımları kararlıdır, ama bir o kadar da nazik. Gözlerindeki ışıltı, fırtınaları görmüş ama sakin bir denize demir atmış gibidir. Saçlarının her hareketinde bir mevsim saklıdır; bazen bir sonbahar esintisi, bazen ilkbaharın o ferah nefesi...
Onlar geçerken, bir rüzgâr değil, bir iz bırakır. Hissedersin, bir şey değişmiştir. Yüzlerinde hayatın izleri vardır ama asla yenilmişliğin değil. Aksine, her çizgi bir zaferi anlatır. Ellerinden kayıp gidenleri değil, ellerinde tuttuklarını görürsün. Özgürlükleri, ne bir başkaldırı ne de bir kaçıştır; sadece "Ben varım!" demenin en saf hâlidir.
Biz kadınların hikâyesi, sadece geçmişle değil, her adımımızla yeniden yazılır. Ve biliyorum, tam da bu yüzden… Onlara bakarken, yaşamın aslında ne kadar güçlü bir şiir olduğunu anlıyorsun.
Her zaman güçlü görünmek zorunda değilim. Bazen içimde biriken fırtınaları susturamıyorum, bazen gözlerimdeki hüzün saklanamıyor. Korktuğum anlar var, elim kolum bağlı hissettiğim günler... Sinirleniyorum, öfkeleniyorum, kalbim sıkışıyor. Ama biliyorum, bunlar beni zayıf yapmıyor. Her hissettiğim duygu, içimdeki insanın sesini daha da yükseltiyor.
Kendime izin veriyorum; üzülmeye, yorulmaya, hatta bazen pes edecek gibi olmaya... Çünkü bunlar da hayatın bir parçası. Hayat, sadece gülen bir yüz değil. Bazen ağlayan, bazen öfkelenen, bazen de sessizleşen bir kalbin hikâyesi. Ve ben tüm bu hislerimle varım, tüm bu hislerimle gerçek bir kadınım.
Yorumlar
Yorum Gönder