Ruhum koruma altında 


 Önceleri, insanlara hep nazik davranmaya çalışırdım. Onların kalbini kırmamak için elimden geleni yapardım. Herkesin isteklerine saygı gösterir, hatta bazen kendi ihtiyaçlarımı bile bir kenara koyardım, sadece başkalarına yardımcı olabilmek için. İyi bir insan olma çabası içinde, birilerinin yüzünü güldürebilmek, onların yükünü hafifletebilmek adına hep bir adım daha atmaya çalışırdım. Ama zamanla, bir noktada fark ettim ki, bu hep bir şeyler verip durmak ama karşılığında çok azını almak… İnsanları mutlu etmek, seni mutsuz edebiliyordu.


İşte o noktada bir kırılma yaşadım. O kadar çok şey verdim ki, bir noktada kendimi unutmuşum. Ama bir gün, birdenbire içimde bir şey değişti. Sanki bir devre kesildi. Bir silkelenme hali… “Dur!” dedim kendi kendime, “Beni yoran, beni tüketen her şeyden uzaklaşmam gerekiyor.” O an, harika bir boş vermişliğin içine adım attım. Artık insanları kırmamak için değil, kendimi korumak için sınırlar koymaya başladım. Artık konuşmayanla konuşmuyorum, sevmeyeni de sevmiyorum. Bir noktadan sonra, kimin ne dediği, ne düşündüğü artık o kadar da önemli değil.


Hayat kısa, insanları memnun etmeye çalışarak geçireceğimiz bir zamanımız yok. Kendine değer vermek, önce kendi ihtiyaçlarını gözetmek de bir erdem. Belki de bu, insanın ruhunu koruma yoludur. Bundan sonra işiniz düşerse, ben de canım isterse yardımcı olurum. Ama artık kimseye kendimi ispatlama derdinde değilim. Kendi yolumda, kendi doğrularımla ilerlemek, kendi huzurumu bulmak… Gerisi boş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar