Ruhun Besini: Samimiyet 

 Elbiselerin etiketine bakmam; bana yakışıyorsa, içinde huzurlu hissediyorsam en pahalı markadan farksızdır. Üzerimdeki kıyafetin fiyatı başkalarının gözünde değersiz olabilir ama bana verdiği mutluluk paha biçilemez. Gönlümün keyfi, paranın satın alamayacağı kadar değerli benim için.


Bir sofra düşün, üzerinde sadece bir dilim kuru ekmek var ama etrafını saran sıcaklık, içten bir selam, gözlerindeki samimiyet o sofrayı ziyafete çeviriyor. İşte benim doygunluğum buradan geliyor. Ne yediğimden çok, kiminle paylaştığım önemlidir. Öyle ki, kuru ekmek bile bazen ruhumu doyururken, soğuk bir tavırla uzatılan bal, iştahımı tamamen kapatır. Hatta, açlıktan ölecek olsam bile o bala elimi uzatmam. Çünkü benim için önemli olan lezzet değil, o lezzetin ardındaki samimiyet.


Hayat, insana pek çok lüks sunabilir. Ama o lükslerin hiçbiri içten bir gülümsemenin verdiği huzuru veremez. İnsanların yaşam standartlarına değil, yüreğinin sıcaklığına hayranım. Kaliteli yaşamlar her zaman dışarıdan etkileyici görünebilir, ama beni asıl etkileyen bir insanın ruhundaki kalite. Eğer samimiyetle dolu bir ortamdaysam, orası dünyanın en basit yeri bile olsa kendimi değerli hissederim. Ama samimiyetin olmadığı bir yerde nefes almak bile zor gelir. Böyle bir ortamda sadece keyfim kaçmaz, ruhum oradan uzaklaşmak için çırpınır.


Samimiyet benim için bir mihenk taşıdır. Onun olduğu yerde her şey güzelleşir, hayat renklenir, anlar unutulmaz olur. Ama samimiyetsizlik… İşte o, insanın enerjisini çalan bir karanlık gibi. Böyle bir yerde sadece bedenim değil, ruhum da var olamaz. Ve işte bu yüzden, hayatta samimiyeti seçerim; çünkü gerçek mutluluğun tek kaynağı orasıdır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar