Dostun sessizliği tanıdıkların gürültüsü
Hayat bir yolculuk ve bu yolda yürürken karşımıza birçok insan çıkar. Bazıları sadece yanımızdan geçer gider, kimileri kısa bir süre bizimle aynı adımları atar. Ama içlerinden yalnızca birkaçı kalıcı olur. İşte onları dost diye adlandırırız.
Dostluk, insanın ruhunun derinliklerinde kök salan bir bağdır. Anlatması kolaydır belki ama tanımı kişiden kişiye değişir. Bana sorarsan, dost dediğin, seni kelimelerin ötesinde anlayandır. Seninle gülüp seninle ağlayabilen, ne kadar uzağa gidersen git bir selamla yeniden başlayabildiğin kişidir. Oysa tanıdıklar, hayatın arka planındaki figüranlardır. Bir selam verir, bir tebessüm eder, belki birkaç hatıra biriktirir, ama sonra sessizce uzaklaşırlar.
Üç beş tane dostumuz var derken aslında ne kadar zengin olduğumuzu unutmamak gerek. Çünkü dost bulmak, değerli bir mücevher bulmak gibidir; nadirdir ve kıymetlidir. Bir dost, bazen onlarca tanıdıktan daha çok anlam taşır. Tanıdıkların gürültüsü arasında dostun sessizliği bile huzur verir.
Dostlar, hayatın sert rüzgarlarına karşı bir sığınaktır. İyi günlerinde seni alkışlayan kalabalıklar, zor günlerinde dağılırken, dostlar hep oradadır. Bazen bir omuz, bazen bir söz, bazen de sadece bir varlık olarak... Onlarla her şey daha gerçek, daha samimi olur.
Ama tanıdıklar... Ah, tanıdıklar! Onlar hayatın günlük koşturmacasında karşılaşılan, yüzeyde kalan, derinlere dokunmayan insanlardır. Belki bir zamanlar onlardan birkaçı dost olmaya adaydı, belki de fırsat verilse olabilirdi. Ama herkesle dost olunmaz, çünkü dostluk zaman, emek ve karşılıklı bağlılık ister.
Dostla tanıdık arasındaki farkı bilmek, insanı hayatta en çok rahatlatan farkındalıklardan biridir. Gereksiz beklentilerden kurtarır, hayal kırıklıklarını azaltır. Dostların azlığına değil, varlığına odaklanmayı öğretir. Yanımızda üç beş dostumuz varsa, geriye kalanlar tanıdık olsa ne çıkar? Onlar hayatımıza renk katan detaylardır, ama manzaranın gerçek güzelliği dostlarla tamamlanır.
Yorumlar
Yorum Gönder