Simyacılar: Hayatın Acılarından Doğan Büyülü Kadınlar


Kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş her kadın bir büyücüdür. Çünkü yaşadığı her travmayı, maruz kaldığı her kötülüğü, karşılaştığı her ihaneti içindeki o görünmez kazanda sabırla yoğurmuş, acıyı altına çevirmiştir. Onları sadece "kadın" diye tanımlamak yetersiz kalır. Onlar, hayatın en derin karanlıklarından ışık çıkaran simyacılardır.

Bu kadınlar, başlarına gelen tüm olumsuzluklara rağmen kalplerini saf tutmayı başarır. Dünyanın karanlığına rağmen içlerindeki ışığı söndürmeyen birer savaşçı gibidirler. Kırılmış ama dağılmamış, yorulmuş ama pes etmemiş, her düşüşlerinde yeniden kalkmayı öğrenmişlerdir. Bu nedenle sıradan bir kadın değil, etrafını büyüleyebilen birer simyacıdırlar.

Bir kadının içindeki gücü hafife alanlar, onun nasıl bir dönüştürücü olduğunu göremeyenlerdir. Çünkü bu kadınlar, acının en derininden bile güzellik yaratabilir. Bir yıkıntıyı birer saraya, bir ihanetin izini sevgiye dönüştürebilirler. Bu, onların büyüsüdür: Hayatın en çetin sınavlarından geçip hâlâ sevgiyle bakabilmek, hâlâ inşa edebilmek, hâlâ umut olabilmek.

Büyü, onların dokunuşundadır. Bir sözcükleriyle bir yüreği iyileştirir, bir bakışlarıyla bir dünyanın ağırlığını hafifletirler. Varlıkları, etrafındakilere farkında olmadan ilham olur. Bu kadınlar büyülüdür çünkü onlar, yaşamın simyasını çözmüşlerdir.

Hayatta böyle kadınlara rastlamak bir şanstır. Onlar, karanlıkta yol gösteren yıldızlardır. Kendi yaralarını sararken başkalarının yaralarını da iyileştiren, yıkılmış duvarları yeniden inşa eden, kalplerin küllerinden yeni bir hayat yaratanlardır. Çünkü onlar bilir ki asıl güç, acıyı altına çevirebilmektir. Ve bu gücü taşıyan kadınlar, dünyayı değiştirebilecek büyücülerdir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar