Karanlıkta Kalan İnsanlar ve Kendimizi Koruma Sanatı


Hayatta bazı insanlar var ki, düşündükleri, söyledikleri ve yaptıklarıyla insanın aklını zorlayan bir noktada duruyorlar. Sanki zihinleriyle, duygularıyla, hatta davranışlarıyla sağlıksız bir döngünün içinde sıkışmış gibiler. Belki geçmişte yaşadıkları bir travma, belki farkında bile olmadıkları bir duygu eksikliği onları bu hale getirmiştir. Ama ne olursa olsun, hem kendilerine hem de etraflarındakilere zarar verdiklerini görmek hiç zor değil.


Düşünceleri öyle bir bozulmuş ki, bazen doğruyu yanlıştan ayıramıyorlar. Mesela, yalan söylemek onlar için neredeyse nefes almak kadar doğal hale gelmiş. Kendi çıkarları için başkalarını kullanmayı, incitmeyi ya da hayal kırıklığına uğratmayı normal bir şeymiş gibi görüyorlar. Sanki içinde bulundukları bu çürümüşlüğün farkında değiller ya da belki farkında olup umursamıyorlar.


Davranışları da aynı şekilde. Bir insanın, başka birine bilerek zarar verebilecek noktaya nasıl geldiğini anlamak zor geliyor bazen. İnsan üzülür, sinirlenir, hata yapar; ama bu kişiler için zarar vermek neredeyse bir alışkanlık, bir yaşam tarzı haline gelmiş gibi. Manipüle etmek, aldatmak, hatta açık açık kötülük yapmak onlar için sıradan bir şey. Ve en acısı, bunları yaparken kendilerini haklı görmeleri.


Belki en çok zorlandığım şey, bu tür insanlarla nasıl başa çıkacağımı bilmemek. Onları değiştirmek mümkün değil, bunu biliyorum. Ama bir yandan da insan, böyle bir karanlığın içinde kendini korumanın yolunu bulmak zorunda. Çünkü onların zehrine kapılırsan, farkında bile olmadan sen de aynı döngünün içine düşebilirsin.


Bu yüzden, bu tür insanlarla arama sınırlar koymayı öğreniyorum. Kendimi korumayı, onların yarattığı duygusal tahribatın beni ele geçirmesine izin vermemeyi seçiyorum. Onlar kendi karanlıklarında kaybolurken, benim ışığımı söndürmelerine izin vermemeye kararlıyım.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar