Hayat mottom her zaman şu oldu: Birinin ışığını söndürmekle kendi ışığın daha parlak görünmez. Rekabet, kıskançlık ve saldırganlık gibi duygular bana hep gereksiz ve yorucu geldi. Bunlar, insanı geliştirmek yerine yerinde saydıran, hatta geri çeken duygular. Hayatta, başkalarının başarısını tehdit olarak görmek yerine, o başarıya katkıda bulunmayı seçtim. Çünkü ben inanıyorum ki, birinin tacını taşımak ya da o tacı yerine oturtmak, gerçek dostluğun ve insanlığın en güzel göstergesi.
Etrafımda başarılı birini gördüğümde içimde asla kıskançlık hissetmem. Aksine, bu bana bir gurur kaynağı gibi gelir. Çünkü gerçekten olgun bir insan, başka birinin mutluluğunda, başarısında kendine de yer bulabilir. Bir arkadaşım yükseldiğinde, bu beni küçültmez. O zirveye çıktığında ben aşağıda kalmam. Aksine, onunla birlikte yükselmenin, onun yanında olmanın keyfi bambaşkadır.
Bir keresinde çok sevdiğim bir arkadaşım siyasette farklı bir yere gelmek için adım attı ve çok çalıştı . Çevresindeki birçok kişi kıskanmış, hatta o başarıyı küçümsemeye çalışmıştı. Ama ben farklı hissettim. Ona sarıldım ve dedim ki: “Bunun için ne kadar çok çalıştığını görüyorum. Hak ettiğini konuma gelmeni yürekten destekliyorum ve daha fazlasını da hak ediyorsun.” O an, onun mutluluğu sanki bana da geçmiş gibiydi. Çünkü bir dostun tacını takmasına yardım etmek, insana anlatılmaz bir huzur verir.
Bu yüzden her zaman inanırım: İnsanlar arasında gerçek dostluk ve sevgi, birbirini yüceltmekle başlar. Eğer biri bir gün o tacı takacaksa, onunla gurur duymaktan ve gerektiğinde tacını taşımaya yardım etmekten daha güzel bir şey yoktur. İşte, benim hayatım bu anlayışla şekillendi.
Yorumlar
Yorum Gönder