Modern insanın en büyük sorunu, iç ses ile dış sesi birbirine karıştırması galiba. Düşünüyorsun, yorumluyorsun, hatta bazen kendi kendine kavga ediyorsun, ama sorun şu ki artık bunlar sadece beyninin içinde kalmıyor! Bugün bunu çok net anladım. Sesim kendini dışa vurmaya başladı ve artık bir sınır koymam gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, dürüst olmak gerekirse, bu böyle giderse toplumsal bir tehdit haline gelebilirim.
Bir arkadaşım terfi aldığını söyledi. Gerçekten çok sevindim ama bunu ifade edişim biraz fazla dışa dönüktü. İçimden, “Vay be, sonunda başardın! Helal olsun, zaten hak ediyordun,” demeyi planlıyordum. Ama ağzımdan şu döküldü: “Şükür ya! Kaç senedir çalışıyorsun, sonunda değerini anlamışlar. Neyse, hâlâ geç kalmış sayılmazlar!” Arkadaşım önce şaşırdı, sonra gülmeye başladı. Ama o an içimdeki samimiyeti biraz daha diplomatik ifade etsem iyi olurdu.
Bir buluşmada biri sürekli konuşuyor, üstelik konuyla da hiç ilgisi yok. İçimden, “Allah aşkına, bir sus! Herkesin lafını kesmek zorunda mısın?” diye geçiriyorum. Ama maalesef bu cümle direkt dışarı çıkıyor. Masadaki sessizlik o kadar uzun sürdü ki, o an görünmez olmayı diledim. Sonra toparlamak için, “Ah, şey, hepimiz çok şey konuşmak istiyoruz galiba,” dedim. Ama ne fayda... Hasar çoktan verilmişti!
Düşünsene, spor salonundayım. Hoca, imkânsız bir hareket gösteriyor. İçimden “Bunu kim yapabilir ki? Bacak mı kıracağız burada?” diyorum. Ama hayır, içimden dediğimi sanırken, aslında sesli bir şekilde söylemişim. Hoca dönüp bana bakıyor, hafif bir gülümseme atıyor, ama o gülüşün alt metni net: “Bana bak, bu hareketi senin için iki katına çıkarırım.” Ve ne oluyor? Evet, ceza olarak fazladan squat yapıyorum.
Market desen ayrı bir hikâye. İnsanlar ağır hareket ediyor, elindeki ürünü inceliyor, döndürüp döndürüp bakıyor. İç sesim artık bas bas bağırıyor: “Al ya da bırak, çok zor değil!” Tabii bu da sesli çıkıyor. Sonra sıra bana geliyor, kasiyer gülerek, “Sizi hep burada görüyoruz, çok enerjiksiniz,” diyor. Anladım ki insanlar beni dinliyor, gülüyor, ama bu enerji beni yavaş yavaş toplumsal bir figüre dönüştürüyor: Marketin iç sesli maskotu!
Bütün bunlar şunu gösteriyor: İç sesinle biraz mesafe koymayı öğrenmek şart. İnsanların duyabileceği şekilde kendi kendine konuşmaya başlamak, modern dünyanın yeni problemi. O kadar fazla uyaran var ki, beynimizle dilimiz senkronize çalışmayı bırakmış durumda. Sonuç? Küçük çaplı rezaletler ve bolca utanma anı!
Kendime söz verdim: Bundan sonra düşüncelerimi zihnimde kilitli tutacağım. Belki bir meditasyon, belki bir nefes egzersizi... Ama ne yapmam gerekiyorsa yapacağım. Çünkü, toplum hazır değil benim iç sesime! Ve sanırım ben de değilim. Ama kabul edelim, biraz da eğlenceli, değil mi?
Yorumlar
Yorum Gönder