Hayat, uçsuz bucaksız bir yolculuk. Gelişimizin bir başlangıcı olduğu gibi, ayrılışımız da kesin ve değişmez bir son. Bu süre zarfında, burada ne kadar kalacağımız ya da hangi yollardan geçeceğimiz, çoğu zaman bizim elimizde değil. Ancak bu yolculuğu nasıl yaşayacağımız, tamamen bizim seçimlerimizle şekilleniyor.

Bu dünyada misafiriz; ev sahibi değiliz. Ev sahipliğine dair yanılsamamız, geçiciliğimizi unutup kök salmaya çalışmamızdan kaynaklanıyor. Ama gerçek şu ki, bu hayattan yalnızca geçiyoruz. Ve geçerken, gördüğümüz her şey bize birer ders, her karşılaştığımız insan bir öğretmen, yaşadığımız her olay bir fırsat sunuyor.

Gözlemlemek, anlamanın ilk adımıdır. Çevremizdeki doğayı, insanları, acıları ve sevinçleri izlediğimizde, hayatın bize fısıldadığı derin gerçekleri fark ederiz. Her mevsim bize zamanın döngüsünü öğretir. Ağaçlar yapraklarını döker, sonra yeniden filizlenir. İnsanlar gelir, gider ve anılar bırakır. Hayat, bize sürekli olarak şunu hatırlatır: "Her şey bir değişimdir, bu değişimle birlikte  büyü.

Gözlemlerimizden ders çıkarmak, hayatı daha derinden kavramamızı sağlar. Bilgi biriktirmek değil, bilgelik geliştirmek önemlidir. Yaşadığımız acılar, hayal kırıklıkları ya da sevinçler, bizi bir adım daha ileri taşır. Her gün, daha iyi bir versiyonumuza dönüşmek için bir fırsattır. Ancak öğrenmek, yalnızca bir entelektüel süreç değildir; aynı zamanda kalbin de işin içinde olması gerekir. Başkalarının duygularını anlamak, empati kurmak ve onlarla bağ kurmak, bizi gerçek insanlığımıza daha yakınlaştırır.

Hayat, sevginin bir sınavıdır. Sadece sevilmeyi değil, aynı zamanda sevmeyi öğrenmek zorundayız. Ve sevmek, yalnızca bir kişiye ya da bir şeye yöneltilen bir duygu değildir. Sevmek, yaşama ve varoluşa duyulan saygıdır. Doğayı korumak, insanlara şefkat göstermek, kendimize nezaketle yaklaşmak; bunların hepsi sevmenin farklı biçimleridir. Sevgi, ait olmadığımız bu dünyada en güçlü iz bırakır.

Hayatın sonu, ait olduğumuz yere dönüşümüzdür. Burası belki bir bilinmezlik, belki bir huzur, belki de herkesin kendi inancına göre şekillenen kutsal bir mekan. Ancak şu kesin: Bu dünya, bir varış noktası değil, yalnızca bir duraktır. Önemli olan, bu durakta ne kadar "insan" kalabildiğimizdir.

Hayattan geçerken her an bir fırsattır: Gözlemlemek, öğrenmek ve sevmek. Çünkü sonunda ait olduğumuz yere döndüğümüzde, geride kalan tek şey, bu dünyada bıraktığımız sevgi izleri olacaktır. Ve belki de gerçek yolculuk, bu izleri bırakarak kendi ruhumuzu tamamlamaktır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar