Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
 Size haksızlık eden, layık olmadığınız şekilde davranan insanlarla içinizde sessiz bir veda edin ve hayatınızdan sonsuza dek çıkarın.
 ÇOK ESKİDEN Eski günlerin tadı bir başkaydı, değil mi? Hani o sokakta oynadığımız, akşam karanlığı çökerken eve gitmek istemediğimiz zamanlar... Her şey daha basit, daha saf ve bir o kadar da anlamlıydı. Belki de o günlerin büyüsünü zamanla kaybettiğimizden, geçmişe olan özlemimiz bu kadar derin. Çocukluğun o masum günlerinde, bir çikolatayla dünyanın en mutlu insanı olabilirdik. Bir bisikletle mahallede rüzgar gibi esmek, bir kitapla bambaşka diyarlara gitmek… İşte bu basit gibi görünen şeyler, o zamanlar hayatın anlamıydı. Şimdi ise ne kadar uğraşsak da, o masumiyeti ve mutluluğu bulmak zorlaşıyor gibi.  Geçmişin o sıcak anılarını düşündükçe, içimde bir hüzün ve aynı zamanda tatlı bir mutluluk beliriyor. Sanırım en çok o samimiyeti, içtenliği özlüyorum. Dostlarla geçirilen uzun yaz akşamlarını, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen tatilleri… O zamanlar, hayatın bir parçası olan bu anlar, şimdi anıların en değerlisi olmuş durumda. Ama belki de bu özlem, bize geçmişi ne kadar güzel...
 Gece ve çayın büyülü uyumu, sessizliğin ve huzurun tadını çıkaran muhteşem bir birliktelik.
 Ne hayata karşı ne de dostlarıma karşı bir öfkem var. İçimde bir sadeleşme süreci yaşıyorum. Kendimi yeniden inşa ediyorum, kimseye zarar vermeden, kendi dünyamda yürüyorum. Ben olabilmek için birçok mücadele verdim ve kaybettiğimde bile asla kendimden vazgeçmedim. GÜNAYDIN...
 Benim gönlüm aydınlık bir bahçe her zaman. Şeytanlarla dolu dünyada Tanrı sevgisi hep benimle. Ay Işığında uyuduğum gecelerde, sabahın binbir rengi ve kuş cıvıltıları ile hep mutlu olabilmekti marifet. Mutsuzluğun çerçevesine hapsolmak kolay. Asıl mesele camı kırabilmek...
 "Merhaba yeni gün! Haydi, güzel başlangıçlar için hemen harekete geçelim. Güneşin ışıklarıyla parlayan umutlarımızı göklere taşıyalım. Bugün, en büyük hayallerimize adım atacağımız ve kalbimizi heyecanla dolduracak anılar biriktireceğimiz bir gün olsun!"
 İçinize düşen değişim kıvılcımı, söndürülemez bir ateştir, artık kendi yolunuzu seçme vaktidir. Değişim, varoluşun kaçınılmaz gerçeğidir. Bu kıvılcım, ruhunuzun derinliklerinden gelen bir çağrıdır. Kaçmak mümkün değildir; bu yolculuğu kabullenmek, hakikate ulaşmanın anahtarıdır.
 Güçlü kadınların yakınında dostu çok azdır. Ama seyircisi, düşmanı ve düşmesini bekleyen bir sürü insan vardır. Kendimle gurur duyuyorum. Gözyaşımı sildim, olan her şeye rağmen gülümsemeye devam ettim. Aferin sana Aysun diyorum herkesin harcı değil.
 Çölün ortasında yalnız kaldığında, insanlara gül bahçesi sunmaktan vazgeçmelisin. Hayatta hainlik yapanlar, er ya da geç helallik almak için geri dönerler. Bu süreç, sana gerçek dostların kimler olduğunu gösterecektir. Sahte dostluklardan uzak dur.
 "İnsanlar karakterlerine uygun şekilde davranır; yiğit yiğitle gezer, gerisini siz tamamlayın... Gerçek şu ki, aslında kimse o kadar da yoğun değil. Asıl mesele önceliklerde yatıyor; eğer değeriniz yoksa, size ulaşmazlar."
 Saat kırıldı diye zaman durmuyor; kimsenin yokluğu kimsenin sonu değil.Hayat, bizi zorlamaya devam edecek. İnsanlar, bizi anlamamaya devam edecek. Ama biz, güçlü kadınlar, her şeye rağmen yolumuza devam edeceğiz. Her “tamam” dediğimizde, aslında içimizdeki gücü pekiştireceğiz...
 Artık “tamam” diyebiliyorum. Çünkü biliyorum ki, kimsenin yokluğu benim sonum değil. Hayatın getirdiği her zorluğa karşı dimdik durabilirim. Güçlü kadınlar olarak, her zaman yolumuza devam edeceğiz. Her “tamam” dediğimizde, aslında kendi gücümüzü daha da pekiştiriyoruz.
 Güçlü kadınların hikayesi, aslında bir direniş hikayesidir. Her zorlukta biraz daha güçleniriz. Her gözyaşı, bizim için bir öğrenme deneyimidir. Her gülümseme, hayata karşı bir meydan okumadır. “Aferin sana Aysun,” dediğimde, aslında tüm güçlü kadınlara sesleniyorum.
 GAZZE'DE ÇOCUK OLMAK  En güzel şey top oynamaktı benim için, Annem için huzur, Babam için ekmek parası kazanmaktı... Huzur içinde ölmek isterdi dedem! Oysa şimdi saklanabilmek ölümden... Bir parça ekmek, Biraz su   Bir yudum güven isteğim. Giysilerim, oyuncaklarım,  Umutlarım vazgeçtim hepsinden…   Oysa çocuktum ben! Elimde kitabım, cebimde oyuncak olmalıydı. Sabırsızdım, büyüyüp babam gibi kocaman ellerim olacaktı. Geleceği düşlerken, bombalar arasında aç, susuz...   Gökyüzü kapkaranlık.   Her gece bombalar yağmur gibi... Korku, duman ve ölüm kokusu her yerde.   Geleceğim, hayallerim,   Sevdiğim her şey... Hoşça kal hayat demek istemiyorum.  YAŞAMAK İSTİYORUM!
 LÜKÜS HAYAT  Son zamanlarda insanların yaşam tarzlarındaki değişim ve bu değişimi sergileme şekilleri gerçekten dikkat çekici. Bir yandan lüks ve gösterişli bir yaşam sürdürme arzusu, diğer yandan doğaya kaçma ve sade bir hayat yaşama isteği arasında gidip gelen bir tutum görüyoruz. Bu çelişkili davranış, modern toplumun içsel çatışmalarını yansıtıyor olabilir mi? Şehir hayatının getirdiği konfor ve prestij, birçok insan için cazip hale gelmiş durumda. Gösterişli evler, pahalı eşyalar ve lüks mekanlar, sosyal medyada sıklıkla sergileniyor. Bu insanlar, dışarıdan bakıldığında elit bir yaşam sürdürdüklerini göstermekten mutluluk duyuyorlar. Ancak, bu yüzeysel mutluluğun ardında, derin bir tatminsizlik ve huzursuzluk yatıyor olabilir. Sosyal medyanın etkisiyle, insanlar yaşamlarının her anını paylaşma eğiliminde. Gittikleri mekanlar, yedikleri yemekler ve giydikleri kıyafetler, sürekli bir gösteriş yarışına dönüşüyor. Bu durum, bir yandan toplumda kabul görme arzusunu, diğer yan...
 FARKLI OLMAKTAN KORKMA! Değerli okuyucular, Hayatta kendimizi kabul ettirme çabası, bazen bizi başkalarının beklentilerine uymaya zorlayabilir. Ancak, unutma ki gerçek değer, senin eşsizliğinde yatar. Başkaları gibi olmaya çalışmak yerine, kendi benzersiz özelliklerini ortaya koymak, seni gerçekten özel kılar. Kendine özgü olmanın ne kadar değerli olduğunu hiç düşündün mü? Etrafındaki insanların takdirini kazanmak için değişmek zorunda olduğunu hissedebilirsin. Ama unutma, asıl önemli olan kendi özünü kaybetmeden var olabilmek. Seninle aynı fikirde olmayanların arasında bile, kendi duruşunu sergilemek, senin özgünlüğünü ortaya koyar. Başkalarının onayını almak için kendi kimliğinden ödün vermek, aslında kendine yapabileceğin en büyük haksızlıklardan biridir. Her insanın farklı olması, dünyayı zenginleştiren en önemli unsurlardan biridir. Senin farklılıkların, hayata kattığın renklerdir. Bunları saklamak yerine, ön plana çıkarmalı ve gurur duymalısın. Özgünlüğünü kucaklamak, hayatı...
 HAYATINI YAŞA!    Değerli arkadaşım, Hayatın en büyük ironilerinden biri, yaşarken başkalarını memnun etmek için çabaladığımız zamanların, ölümümüzden sonra ne kadar çabuk unutulacağıdır. Bu gerçeği anlamak, yaşamımızın anlamını ve önceliklerimizi yeniden gözden geçirmemize sebep olabilir. İnsanlar, genellikle toplumun beklentileri ve başkalarının memnuniyeti doğrultusunda yaşamlarını şekillendirirler. Ancak, bu çabanın ne derece kalıcı bir etki bıraktığını sorgulamak gerekir. Ölüm, hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Hayatımız sona erdiğinde, geride bıraktığımız izlerin ne kadar kalıcı olduğunu görmek zor olabilir. Çoğu zaman, yaşamımız boyunca başkalarını memnun etmek için harcadığımız çabalar, ölümümüzden sonra hızla unutulur. İnsanlar, kendi hayatlarının akışına dönerler ve bizim için harcadıkları düşünceler zamanla silikleşir. Bu, yaşamın geçiciliğini ve başkalarının memnuniyetine odaklanmanın uzun vadede ne kadar anlamlı olduğunu sorgulatan bir durumdur. Kendi mutlu...
 ÖNCE KENDİ YOLUNUZA IŞIK OLUN Bazen özgürlüğün ve iradenin önemini anlamakta zorlanırız. Bir mum, içine aldığı fitili yakarken, aslında kendisini de eritmektedir. Bu, fedakarlığın ve içsel bir görevin sembolüdür. Mum, yanarak ışık saçarken, kendi varlığından vazgeçer. Bu durum, insanın da zaman zaman kendisi için en doğru olanı yapmadığında, içsel olarak eridiğini ve tükendiğini gösterir. İnsanlar, çoğu zaman kendi isteklerini ve arzularını gerçekleştiremediklerinde, tıpkı esaret altında yaşayan hayvanlar gibi, içsel bir baskı ve stres altında kalırlar. Hayvanlar, içgüdüleri gereği özgür olmak isterler. Ancak esaret altındayken, özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları için mutsuz ve huzursuz olurlar. İnsanlar da benzer şekilde, kendi hayatlarının kontrolünü kaybettiklerinde, içsel bir huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar. Mumun içindeki fitili eritmesi, insanın kendi isteklerinden vazgeçip, başkalarının beklentilerini karşılamaya çalışmasının bir metaforudur. Bir mum gibi, insanlar ...
 TANRI'YA SIĞIN Hayatın karmaşası içinde kaybolduğumuz anlar, hepimizin yaşadığı zamanlardır. Her şeyin üstümüze geldiğini hissettiğimizde, çevremizdeki insanlardan bile yardım istemekte zorlanırız. Böyle anlarda, güvenilir bir sığınak ararız. İşte bu noktada, Tanrı’ya sığınmak en büyük dayanağımız olur. Hatalarımızla yüzleştiğimizde, pes etmek üzere olduğumuzda, umutsuzluğa kapıldığımızda ya da yolumuzu kaybettiğimizde, Tanrı'ya yönelmek bize güç ve rehberlik sağlar. Bunu birçoğumuz deneyimlemiştir.Yanlış yaptığımızda, içimizdeki derin bir sesin bizi doğru yola yönlendirmesini isteriz. Hatalarımızı fark edip, bunlardan ders çıkarmak, bizi daha iyi bir insan yapar. Tanrı'nın rehberliği sayesinde, en az zararla birçok şeyin üstesinden geliriz. Onun sevgisi ve merhameti, her zaman yanımızda olup bize doğruyu gösterir. Pes etme noktasına geldim birçok kez. İçimdeki gücü yeniden bulmak için en güvenilir yere , Tanrı'ya sığındım. Tanrı'nın bana verdiği güç, zor zamanla...
 ESKİDENDİ! Zamanın adeta tersine aktığını hissediyorum. Sohbetlerin eskisi gibi anlamlı olmadığı, herkesin bir yorgunluk içinde olduğu bir dönem bu. Herkesin kendi derdine düştüğü anlarda, insan kendini koruma ihtiyacı hisseder. Böyle anlarda, dış dünyanın karmaşasından uzaklaşmak gerekiyor. İnsanlar artık konuşurken derinlikten yoksun, yüzeysel sohbetler yapıyor. Bu durum, toplumda genel bir yorgunluk ve bıkkınlık hali yaratıyor. Çevremizdeki bu olumsuzluklardan sıyrılmak için içimize dönmek zorunda kalıyoruz. Kendi iç dünyamıza çekilmek, ruhsal bir sığınak bulmak demek. Bu, fiziksel bir kaçış değil, içsel bir yenilenme süreci. Kendi içimize dönmek, değerlerimizi yeniden hatırlamak ve korumak için bir fırsat. Dış dünyanın kaosundan uzaklaşarak, kendi iç huzurumuzu bulmak, bizi yeniden dengeler.
 SUÇLU KİM? Son zamanlarda hepimiz biraz daha sinirli ve gergin olabiliriz, bunu kabul ediyorum. Ancak, bu durumu yıldızların konumuna ya da gezegenlerin hareketlerine bağlamaktan ziyade, kendi davranışlarımızı ve sorumluluklarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hayatın getirdiği stresler, zorluklar ve belirsizlikler karşısında verdiğimiz tepkiler, aslında bizim içsel dünyamızın bir yansımasıdır. Bir düşün; gökyüzündeki yıldızlar binlerce yıldır orada ve onların hareketleri bizim ruh halimizi bu denli etkiliyorsa, belki de biz kendi içsel dengemizi kurmakta zorlanıyoruzdur. Sinirlerimize hakim olamamak, çoğu zaman dış etkenlerden ziyade, içsel çatışmalarımızdan kaynaklanır. Belki de bu noktada, kendimize şu soruyu sormalıyız: "Neden bu kadar kolay sinirleniyorum? Hangi içsel dinamikler beni bu kadar etkiliyor?" Hayatın getirdiği her zorlukta, bir suçlu aramak yerine, belki de çözümü kendimizde aramalıyız. Sinirli ve gergin olduğumuz anlarda, bu duyguların kaynağı...
 İLAHİ ADALET  Bazen hayat bize öyle zorluklar sunar ki, ne yapacağımızı şaşırırız. Etrafında dedikodular döndüğünü, iftiralar atıldığını ve kuyunun kazıldığını görmek çok can sıkıcı olabilir. Ama işin aslı şu ki, eğer bunları yaşıyorsan, ya gerçekten çok başarılısın ya da göz kamaştıracak kadar güzelsin. Bu yüzden üzülme. Beddua etmek, kötü sözler söylemek yerine, oturduğun yerden ilahi adaletin nasıl işlediğini izlemek en iyisi. Her zaman aynı seviyede olmadığın insanlarla vakit geçirmemelisin. Onlarla arana mesafe koymak en doğrusu. Bırak, insanlar seni kibirli sansın. Onların cehaletiyle uğraşmaktansa, senin için neyin önemli olduğunu bilerek yoluna devam etmen daha iyi. Seni çekemeyen, sürekli aşağı çekmeye çalışan insanlarla zaman geçirdiğini düşün... Bu tür insanlar, senin gelişimini sindiremezler. Sen ne kadar ilerlesen de, onların kıskançlıkları seni hep geriye çeker. Bu yüzden, standartlarının altındaki insanlarla fazla zaman geçirmekten kaçınmalısın. Bu seni sadece ...
 IŞIĞINI KAYBETME Hayatın akışı, eklerin bir türlü açmadığını, dertlerin bir türlü bitmediğini düşünürüz. Ancak zaman geçtikçe, yaşamın karmaşık yapısını ve içindeki gizli düzeni daha iyi anlamaya başlarız.  Her şeyin bir zamanı vardır. Gecenin en karanlık anı bile, yeni bir günün doğuşuna gebedir. Umutsuzluk içinde geçen günler, bize sabrın ve beklemenin önemini öğretir. Bir çiçeğin açması için doğru mevsimin gelmesi gerekir; tıpkı dertlerin sona ermesi için doğru zamanın gelmesi gerektiği gibi. Bu sürecin en önemli parçalarından biri de şükretmektir. Hayatta sahip olduğumuz şeylerin farkında olmak, bizi daha güçlü kılar. Şükretmek, zorlukların üstesinden gelmek için gereken enerjiyi ve motivasyonu sağlar. Sabır, insanın en büyük erdemlerinden biridir. Anında sonuç almak, hızlı çözümler bulmak her zaman mümkün değildir. Bazen beklemek, zamanın bize getireceği değişiklikleri ve güzellikleri kabul etmek gerekir. Sabır, sadece beklemekle ilgili değil; aynı zamanda bu bekleme sür...
 ASALETİN SESSİZLİĞİ İnsanların birbirinden ayrıldığı noktalar vardır ve bu farklar genellikle davranış ve karakterde kendini gösterir. Kimi insanlar kendilerini ne kadar saklamaya çalışsalar da, içlerinde barındırdıkları karanlık bir şekilde açığa çıkar. Bu tür insanlar, ne kadar uğraşsalar da içlerinde taşıdıkları yetersizlik ve yanlışlıklar, hayatlarının bir yerinden mutlaka dışarı sızar. Gözlerden kaçırmaya çalıştıkları her şey, en beklenmedik anlarda su yüzüne çıkar ve onlardan kaçış yoktur.  Öte yandan, gerçek bir soyluluk ve dürüstlük sessiz bir şekilde varlığını sürdürür. Bu kişiler, yüksek sesle konuşmaya ihtiyaç duymazlar çünkü varlıkları zaten kendiliğinden bir ışık kaynağı gibidir. Onların iç dünyası, sessizlik içinde bile parlamayı başarır. Nerede olurlarsa olsunlar, onların huzur veren enerjisi ve dürüstlüğü çevrelerine yansır. Sadece varlıkları bile bir fark yaratır ve bu farkı herkes hisseder. Onların gösterişe ihtiyaçları yoktur çünkü doğaları gereği parıltılı...
 KENDİMİ YENİDEN İNŞA EDİYORUM  Ne hayata karşı ne de dostlarıma karşı bir öfkem var. İçimde bir sadeleşme süreci yaşıyorum. Kendimi yeniden inşa ediyorum, kimseye zarar vermeden, kendi dünyamda yürüyorum. Ben olabilmek için birçok mücadele verdim ve kaybettiğimde bile asla kendimden vazgeçmedim. İçimde bir dinginlik var, bir kabullenme hali. Hayatın karmaşası ve insanların beklentileri arasında, kendi yolumu bulmayı seçiyorum. Her adımda, kendimi biraz daha keşfediyorum. İçimdeki benliğe ulaşmak, onunla barışmak için çabalıyorum. Birçok zorlukla karşılaştım, birçok savaş verdim. Ancak her seferinde, içimdeki özü korumayı başardım. Kaybetmek, belki de en çok bu süreçte beni büyüttü, güçlendirdi. Kendime olan inancımı yitirmedim, her düşüşte yeniden kalkmayı bildim. Kendi köşemde, sessizce yürümenin huzurunu yaşıyorum. Başkalarının gürültüsünden uzak, kendi iç sesimi dinliyorum. Bu sessizlikte, kendimi daha iyi duyuyorum. Kimseye çarpmadan, kendi ritmimde ilerliyorum. Bu süreçt...
 HAYATTAN BEKLENTİM  Hayattan beklediğim ne var diye sorsan, öyle büyük ve ulaşılmaz şeyler değil aslında. İçimde bir çocuk var, saf ve masum. Onun gülüşlerini arıyorum hayatta. Gün doğarken, çiy taneleriyle ıslanmış çimenlerin mis kokusunu içime çekmek istiyorum. Doğal ve gerçek yüzler görmek, maskelerden arınmış. İçten, samimi kahkahalar duymak istiyorum. Öyle ki, yanaklarım ağrısın gülmekten. Sevdiklerimle, omuz omuza sabahın ilk ışıklarını karşılamak, gün batımında ise huzurlu bir tebessümle veda etmek istiyorum güne. Kaşlar çatılmasın, yüzlerde hep bir mutluluk ifadesi olsun. Belki bir ormanın derinliklerinde, kuş cıvıltılarıyla dolu bir sabah yürüyüşü yapmak. Belki de deniz kenarında, dalgaların ritmik şarkısıyla mest olmak. İnsanın ruhunu besleyen küçük anlar... Bir fincan kahvenin kokusu, bir dost sohbetinin sıcaklığı, bir kitabın sayfalarında kaybolmak...  Gözlerimi kapadığımda, rüzgarın tenimde bıraktığı serin dokunuşu hissetmek. Belki de bir ağacın gölgesinde,...
 BÜYÜDÜK; HER ŞEYDEN UZAK OLMAK İÇİN ÇOCUK KALMAK İSTİYORUZ  Hatırlıyor musun, çocukken her şeyin sahibi olmayı ne kadar çok isterdik? O zamanlar büyümek bizim için ne büyük bir hayaldi. Seninle saatlerce oyun oynar, büyüklerin dünyasına dair hayaller kurardık. Arabalar, iş yerleri, kendi evlerimiz… Bize ne kadar cazip gelirdi. Her şeyin sahibi olmak, koca bir dünyayı avucumuzun içinde tutmak gibi gelirdi. Bir düşün, ne kadar masumduk o zaman. Küçük şeylerle mutlu olmayı bilirdik. Bir şeker, bir top, bir oyuncak bizim dünyamızı aydınlatırdı. O zamanlar her şey o kadar basitti ki... Zaman geçtikçe, büyümenin aslında hayal ettiğimiz gibi olmadığını anladık. Gerçek dünya, sorumluluklarla, zorluklarla ve bazen de hayal kırıklıklarıyla doluymuş. Büyüdükçe, her şeyin sahibi olmanın ne kadar yorucu olduğunu fark ettik. İş, para, sorumluluklar... Hayatın getirdiği tüm bu yükler, o masum çocukluğumuzun saflığını gölgeledi. Artık her şeyden uzak olmak, çocuk kalmak istiyoruz. O kaygıs...
 ÇOCUKLAR BU ÇİRKİN DÜNYANIN PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ  Çocuklar, masumiyetin ve saf sevginin yeryüzündeki yansımalarıdır. Onlar, kirlenmiş ve acımasız dünyanın içinde parıldayan, umudu ve güzelliği temsil eden canlı çiçeklerdir. Dışarıdaki fırtınalar, kavga ve kaos ne kadar şiddetli olursa olsun, çocukların gülümsemesi, şarkıları ve oyunları bu karanlığı aydınlatır. Çocukların dünyası, rengarenk hayallerle, masum sorularla ve bitmeyen bir merakla doludur. Onlar için her yeni gün, keşfedilecek yeni bir macera, öğrenilecek yeni bir ders ve paylaşılacak yeni bir sevgidir. Çocuklar, saf yürekleri ve temiz zihinleri ile dünyaya bakar, her şeyde güzellik ve iyilik görürler. Onların dünyası, bizim kaybettiğimiz umutları ve inançları bize hatırlatır. Ne yazık ki, bu çirkin dünyanın gerçekleri, çocukların masumiyetini tehdit eder. Savaşlar, yoksulluk, açlık ve adaletsizlikler, onların narin ruhlarını zedeler. Bu dünyada çocuk olmak, her zaman kolay değildir. Yine de, onlar her zaman umut ve ...
 BOŞANMA SÜRECİNDE ÇOCUKLARIN PİYON OLARAK KULLANILMASI Boşanma süreci, zaten zorlu ve duygusal olarak yıkıcı bir deneyimdir. Ancak bu sürecin en büyük mağdurları çoğu zaman çocuklar olur. Ebeveynlerin arasındaki çatışmalar, hırslar ve intikam duyguları ne yazık ki çocukların piyon olarak kullanılmasına yol açabilir. Bu durum, çocukların inanılmaz travmalar yaşamasına ve derin yaralar almasına neden olur.Boşanma sürecinde çocukların piyon olarak kullanılması, ebeveynlerin birbirlerine üstünlük sağlama çabası içinde çocuklarını araç olarak görmelerinden kaynaklanır. Bir baba, terk edilmenin acısını kabul edemediğinde, çocuklarını annelerine karşı bir silah olarak kullanabilir. Aynı şekilde bir anne, maddi çıkarlarını maksimize etmek için çocuklarının babalarıyla olan ilişkilerini manipüle edebilir. Bu manipülasyonlar, çocukların psikolojik ve duygusal sağlığında derin yaralar açar. Çocuklar, kendilerini ebeveynleri arasında sıkışmış ve kullanılmış hissederler. Bu durum, onların kend...
DAİMA GÜÇLÜ OL   Sevgili dostlar, Hayat bizi her zaman sınar, bazen en beklenmedik anlarda, en zorlu yolları önümüze serer. Kanser gibi bir hastalıkla yüzleşmek, belki de insanın yaşayabileceği en büyük sınavlardan biridir. Ben de bu sınavı verenlerden biriyim. Kanserle mücadele ettim, savaşımın her anında hayatın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha öğrendim. Ama bu sürecin en acı yanı, güvendiğim, sevdiğime inandığım insanlar tarafından yalnız bırakılmak ya da mesafe konulmak oldu.  Hastalık haberi ilk duyulduğunda, herkesin gözlerinde beliren o endişe ve üzüntü, bir süre sonra yerini sessizliğe bıraktı. Zamanla ziyaretler azaldı, telefonlar susmaya başladı. Oysa en çok ihtiyacım olan şey, bir dostun sıcaklığı, bir yakının desteğiydi. O anlarda yalnızlığın ne demek olduğunu, insanın en zor zamanında yalnız bırakılmanın nasıl bir acı verdiğini anladım. İnsanlar, hastalık gibi zor dönemlerde gerçek yüzlerini gösterir. Gerçek dostluk, zor zamanlarda yanımızda olanlarla ...
 DOĞRU PARTNER Merhaba sevgili kadın dostlarım. için doğru partneri seçmek, yaşamın en kritik ve zorlu kararlarından biridir. Bu seçim, bireysel mutluluğunuz ve yaşam kaliteniz üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Doğru bir ilişki kurmak, güçlü bir duygusal temele ve sağlıklı bir iletişime dayanır. Yanlış bir partner, size her şeyi tek başınıza yapabileceğinizi öğretir; bu, ilk başta güçlü hissettirse de zamanla yalnız ve destekten yoksun hissetmenize neden olabilir. Yanlış bir partner, bağımsızlığınızı ve gücünüzü kendi sorumluluklarından kaçmak için kullanır. Bu tür bir ilişki, sizi yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal olarak da yıpratır. Bir ilişkinin temelinde karşılıklı destek, güven ve sevgi olmalıdır. Yanlış bir erkek, size güvenin kırılganlığını ve yalnızlığın acısını öğretir. Bu durum, sizin kendi yeteneklerinizin ve gücünüzün farkına varmanıza yardımcı olabilir, ancak bu süreçte duygusal olarak yıpranmanıza neden olur. Doğru bir partner ise, sizin her şeyi tek başınıza...
 KİRLİ BİR MEKÂNDAYIM, İĞRENÇ BİR ZAMANDAYIM   Abdurrahim Karakoç'un şiirinde geçen "Kalmışım ara yerde tozdayım, dumandayım, kirli bir mekandayım, iğrenç bir zamandayım", ifadesi, günümüzün karmaşık ve çalkantılı ruh halini net bir şekilde yansıtmış. Bu satırlar, toplumsal ve bireysel çöküşün derin bir analizi olmuş dostlar. Modern dünyanın hızla değişen dinamikleri, iç dünyamızda büyük dalgalanmalara yol açmakta ve bu da hassas kalpli ve iyi niyetli bireyler için büyük zorluklar yaratmaktadır. Bugünün dünyasında, vicdan sahibi olmak, çoğu zaman dezavantajlı bir konumda kalmak anlamına geliyor maalesef. İyi niyetle hareket eden bireyler, toplumun genel kural tanımazlığı ve bencilliği karşısında çoğu kez güçsüz ve yalnız kalıyor. Bu dizeler çaresizliği ve yabancılaşmayı derinlemesine gözler önüne sermiş. İnsani değerlerin kaybolduğu, ahlâki çöküntünün yaygınlaştığı bir çağda yaşıyoruz. İyi niyetin ve hassas kalpliliğin bir erdem değil, bir zayıflık olarak görüldüğü bir za...
 Sevgili Okurlar, Bugün sizlere Seferihisar'daki engelli kampında yaşanan, yürekleri ısıtan ve ilham veren bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Bu hikayenin kahramanları, 16 yaşındaki ikiz kardeşler Poyraz ve Ilgaz. Bu vicdanlı gençler, Seferihisar'da 10 gün boyunca gönüllü olarak çalışarak, engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Poyraz ve Ilgaz, farklı ülkelerden gelen gençlerin buluştuğu bu kampta, empati ve dayanışmanın en güzel örneklerini sergilediler. Bu kampta yaşananları kaleme alırken, duygularımı ifade etmenin ne kadar zor olduğunu belirtmek isterim. Vicdanlı gençler yetiştirdiğimiz ve onları destekleyen anne babalara sahip olduğumuz için gözlerim doldu, gurur ve sevinçle dolup taştım. Gönüllü Hizmetler Derneği'nin Seferihisar'daki şubesinde gerçekleşen bu gönüllü çalışmalarda, Poyraz ve Ilgaz, temizlikten günlük yaşamlarını kolaylaştıracak her türlü desteğe kadar engelli bireylerle yakından ilgilendiler. Sabahın erken saat...
 "Görgüsüzlüğe ve Kibre Katlanmak Zorunda Değiliz" Bazen insanlar "Onu da öyle kabul edelim" gibi şeyler söylerler, değil mi? Sanki herkesin görgüsüzlüğüne, kibrine ve egosuna katlanmak zorundaymışız gibi. Ama öyle değil. Kimsenin bu tür davranışlarını görmezden gelmek zorunda değiliz . Bir insanın sürekli kendini üstün görmesi, başkalarını küçümsemesi gerçekten can sıkıcı. Bu, insanları güvensiz ve huzursuz hissettirebilir. Yani, eğer biri sürekli olarak seni aşağı çekiyorsa ya da kendini çok fazla övüyorsa, bunun sana zarar verdiğini fark etmelisin. Bu tür insanlarla başa çıkmanın yolları var. Öncelikle, sınırlarını belirle. Kendi değerlerini net bir şekilde ortaya koymak, onların olumsuz etkilerini azaltacaktır. Eğer görgüsüzlük ve kibri kabul edersek, aslında bu davranışları onaylamış oluruz ve bu da uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabilir. Bir de bu tür insanlarla ilişkiyi minimize etmek en iyisi. Kendi huzurunu ve mutluluğunu korumak için toksik ilişkile...
 "Düşüncelerini İfade Etmekten Korkma: Kendine Güven ve Değer Ver" Bazen biri sana kötü davrandığında, ne yapacağını bilemeyebilirsin. Belki sessiz kalmayı, düşüncelerini içinde tutmayı seçiyorsundur. Ama düşüncelerini alttan almak zorunda değilsin. Kendini ifade etmekten korkma; bu senin hakkın ve kimse sana nasıl hissetmen gerektiğini söyleyemez. Eğer biri sana kötü davranıyorsa, bunu kabul etmek zorunda değilsin. Düşüncelerini ifade etmekten çekinme. Sessiz kalmak, onların bu davranışlarına devam etmesine izin verir. Ama sesini yükselttiğinde, sınırlarını belirlemiş olursun. İnsanların sana nasıl hissettirdiği konusunda içgüdülerine güven. İçinde bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyorsan, muhtemelen doğrudur. Bu hisler, sana kendi sınırlarını koruman gerektiğini hatırlatır. Başkalarının seni nasıl hissettirdiği konusundaki duygularını küçümseme. İçgüdülerine güvenmek, kendi sağlığın ve mutluluğun için önemlidir. Düşüncelerini ifade ettiğinde, korkman ya da suçluluk duyma...
 Halfeti'deki Çocukluk Anılarım ve Komşuluk İlişkileri Halfeti'de doğup büyüdüğüm yıllar, komşuluk ilişkilerinin altın çağını yaşadığı zamanlardı. Çocukluğumun geçtiği bu güzel ilçede, komşuluk sadece bir kelime değil, yaşam tarzıydı. Evet, o zamanlar da dedikodu, gıybet ve eleştiri vardı. Komşuları gözetlemek bir nevi gelenekti. Ancak, günümüzde bu davranışlar daha acımasız ve zalimce hissediliyor. Eskiden kimse kapısını ya da penceresini kilitlemezdi. Komşu çocukları rahatlıkla birbirlerinin evlerine girer, oyun oynardı. Hiç kimse, çocuğuna zarar geleceğini aklının ucundan bile geçirmezdi. İnsanlar, komşu çocuklarını kendi çocuklarından ayırt etmez, onların karnını doyurur, hor görmezdi. Halfeti'nin dar sokaklarında, tarihi taş evlerinin arasında koşturmak, arkadaşlarımla geçirdiğim en güzel anılardandı. O dönemlerde zenginlik ve fakirlik, insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici bir unsur değildi. İnsanlar birbirlerini daha çok sevmeye, saygı duymaya odaklanırdı. Anca...
 Zor Dönemlerde Bilgelikle Yol Almak  MART 2024 Sevgili okurlar Mart ayı benim için zorlu bir sürecin başlangıcı oldu. Bunu nasıl atlatmalıydım? Bu sorunun cevabını bulmak için kendi iç dünyama döndüm. Bazı temel prensiplerin bana ışık tuttuğunu fark ettim. Hayatın getirdiği zorluklar karşısında nasıl durmalıydım, bu dönemin geçici olduğunu bilmeli, yaşadıklarımı bir imtihan olarak görmeliydim. Şükretmeyi unutmamalıydım ve yanımda olmayanları terk ederek şifa yolunda ilerlemeliydim.  İlk olarak, zor zamanların sonsuza dek sürmeyeceğine inandım, bu düşünce bana büyük bir huzur ve güç verdi. Hayatın döngüselliği içinde, her karanlık dönem mutlaka bir gün sona erer. Bu bilinçle, umutsuzluğa kapılmadan sabırlı olmayı ve gelecekteki aydınlık günlere odaklanmayı öğrendim. Bu zorlukların geçici olduğunu biliyordum. Bu durum beni daha güçlü kıldı.  Zorlukları bir imtihan olarak görmek, yaşadıklarımı anlamlandırmama yardımcı oldu. Her bir zorluk, benim için bir öğrenme ve b...
 HAKLI OLMAK MI MUTLU OLMAK MI Haklı olduğumuzu düşündüğümüzde ya da bir konuda karşımızdakini ikna etmeye çalıştığımızda, sözlerimizin gücüne güvenmeliyiz. Doğrudan sesimizi yükseltmek,karşımızdakini baskılamak, manipüle etmek kaçış yoludur. "Sesini değil sözünü yükselt; çiçeği büyüten yağmurdur, gök gürültüsü değil." demiş Şems! Sesini yükseltmek, çoğu zaman karşımızdakine zorbalık yapmak anlamına gelir. Bu durum, bir güç gösterisi ya da üstünlük kurma çabasıdır. Oysa asıl önemli olan, ne söylediğimiz ve bunu nasıl ifade ettiğimizdir. İnsanlar, bağırarak değil, sakin ve anlamlı bir şekilde konuşulduğunda daha çok etkilenirler. Bağırmak, genellikle bir çaresizlik belirtisidir. Kendi düşüncelerimizi ve duygularımızı yeterince iyi ifade edemediğimizde, sesimizi yükselterek durumu kontrol altına almaya çalışırız. Ancak, bu yöntem genellikle ters teper. Karşımızdaki kişi, savunmaya geçer ve aramızdaki iletişim tamamen kopabilir. Öte yandan, sakin ve mantıklı bir şekilde konuşmak...
 ÖNERİ **Sarnıç Sivrice Butik Otel: Doğayla İç İçe Huzurlu Bir Tatil** Geçtiğimiz günlerde Çanakkale'nin gözde tatil noktalarından biri olan Asos Sivrice'de, Sarnıç Sivrice Butik Otel'de konakladım ve deneyimimden oldukça memnun kaldım. Sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. Ege'nin huzurlu atmosferini ve eşsiz manzarasını misafirlerine sunuyor. Otel, denize sıfır konumu ve özel plajıyla dikkatinizi çekeceğinden hiç şüphem yok. Deniz, oldukça berrak ve temiz, bu da deniz keyfini daha da artırıyor. Kaz Dağı'na yakınlığı sayesinde doğa ve safari severler için de mükemmel bir seçenek. Otelin en önemli özelliklerinden biri, işletmecilerin Doğu kültürüne ve misafirperverliğine hakim olmaları. Otel sahibinin dedeleri doğuda görev yapmış ve bu kültürü içselleştirmişler. Bu misafirperverlik, otelin her köşesinde hissediliyor. Güler yüzlü personeli ve ev konforunda sunulan hizmetleri, tatilimi unutulmaz kıldı. Otelin odaları deniz ve doğa manzaralı balkonlara sahip olup, her o...
 ACI KAÇINILMAZ  Hayatın zorlayıcı yanları, beni derin bir içsel yolculuğa çıkardı. Kendi deneyimlerimden öğrendiğim en önemli şeylerden biri, her acının ardında yatan dersi görebilmek. Evet, acı çekmek kaçınılmaz. Hepimizin hayatında çeşitli nedenlerle acı çektiği anlar olur. Ancak, bu anlar aynı zamanda en büyük öğretmenlerimizdir. Acı, insanı zorlar ve bazen yere serer. Ama o acının içinde saklı bir bilgi vardır. İlk başta bu bilgiyi görmek benim için çok zor oldu. Çünkü acı beni ele geçirdi, kırılgan ve savunmasız hissettirdi. Ancak zamanla, bu acıyı içselleştirip, onun bana ne öğretmeye çalıştığını anlamaya başladığımda, bir dönüşüm başladı. Bu dönüşüm sürecinde, içsel olarak güçlendim. Acının içindeki dersleri kavradıkça, daha bilge ve dayanıklı birine dönüştüm. Bu durum beni zamanla hayatın ustası haline getirdi. Artık yaşadığım her zorluk, beni daha güçlü kıldı ve bu güçle, hayatımı yeniden şekillendirmeme yardımcı oldu. Kendi yolculuğumda, acıların beni nasıl dönüşt...
 İYİLİK Mİ? BİLEMEDİM  Hayatımızda, iyi niyetle yaklaştığımız insanların gerçek niyetlerini bazen fark edemiyoruz. "Gördüğünüz her aç köpeği beslemeyin. Bazılarının sizi ısırabilmesi için güce ihtiyacı vardır." ifadesi tam da bu durumu anlatıyor. Herkesin yardımına koşarken, kimin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu ve kimin iyi niyetimizi suistimal etmeye çalıştığını ayırt edemediğimiz zamanlar oluyor. İyilik yapmak, başkalarına yardım eli uzatmak elbette ki güzel bir erdem. Her yardım eli uzattığımızda, karşımızdaki kişinin gerçek niyetini sorgulamakta fayda var. Bu, sadece kendi güvenliğimiz için değil, aynı zamanda başkalarına karşı olan sorumluluğumuz için de önemlidir. Hayatımızda bazı insanlar, bizim desteğimize gerçekten ihtiyaç duyar ve bu destek onları daha iyi bir yere taşır. Ancak bazıları, bizim iyi niyetimizden faydalanarak güçlenir ve sonunda bu güçle bize zarar vermeyi seçebilir. Bu nedenle, kime yardım ettiğimizi  ettiğini iyi analiz etmeliyiz. Böylelikle...
 ÖZÜNE SADIK KAL Anlaşılmak her zaman kolay değildir, özellikle de kendi benzersizliğini ve özgünlüğünü ortaya koyduğunda. Kendi yeteneklerin, düşüncelerin ve hislerin, başkalarının alışık olmadığı bir şekilde olabilir. Bu, senin suçun değildir; aksine, senin kim olduğunu gösterir.  Başkaları, kendi bakış açılarından ve deneyimlerinden yola çıkarak seni değerlendirebilir. Bu, onların sınırlarını ve önyargılarını yansıtır. Senin değerin ve kimliğin, onların algılarının ötesindedir.  Kendi özüne sadık kalmak, kendini ifade etmekten ve başkalarının seni anlamasını beklemekten vazgeçmemek önemlidir. Herkesin seni tam olarak anlaması mümkün olmasa da, kendinle barışık olmak ve kendi yolunda ilerlemek, seni güçlü ve özgün kılar.   Başkalarının seni anlamaması, senin değerini azaltmaz. Sen, kendi içindeki güç ve güzellik ile dünyaya katkı sağlayan bir bireysin. Bunu bilmek ve içsel huzurunu korumak, senin en büyük başarın olacaktır.
                KEŞKE BU KUŞAKTA DOĞMASAYDIM  Keşke insanların bu kuşağından olmasaydım. Çünkü ne arkadaşlıklar düzgün ne de kardeşlikler gönülden! Dost desen her an bitecek endişesiyle diken üzerindeyiz. Eskiden, insanlar arasında daha güçlü bağlar vardı. Bir konuk, ev sahibine emanet edilirdi; ev sahibi misafirini korur, ona evinin kapılarını sonuna kadar açardı. Yoldaşlar, zorluklar karşısında birbirlerine destek olur, aynı yolda yürüdükleri sürece birbirlerinin yanında dururlardı. Kardeşlik ise, kan bağıyla sınırlı kalmaz, gerçek bir dostluk ve dayanışma anlamına gelirdi. Oysa şimdi, bu kavramlar büyük ölçüde anlamını yitirmiş durumda. Modern zamanların getirdiği bireysellik, teknolojinin yükselişi ve dijital dünyanın yaygınlaşması, insan ilişkilerini derinden etkiledi. Artık birçok insan için öncelik, kendi bireysel ihtiyaçları ve arzuları. İnsanlar, sosyal medyada beğeni toplamak için gerçek ilişkilerinden ödün veriyor, yüz yüze iletişi...
 HER ŞEYİMİ KAYBEDERKEN GÜLÜMSÜYORDUM!  ÇÜNKÜ HEPSİNİ GERİ ALACAĞIMI BİLİYORDUM...